Demir Kepenkli Ev Okurlarla Buluşuyor

Gazeteci Çetin Oranlı’nın yayımlanan üçüncü kitabı, ‘Demir Kepenkli Ev-Anadolu Hikâyeleri’ Mevlâna Kültür Merkezi’nde

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
fatsagazetesi.net
gerçekleşen Konya Kitap Fuarı’nda bugün okurlarla buluşuyor. Karadeniz ve özellikle Ordu insanının yaşadığı göçle ilgili sorunlar, hayat kavgaları, hayvan sevgisi gibi konular; gerçekçi bir tonda, yer yer duygusal vurgularla kitapta yer alıyor. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu kitap için yazdığı takdim yazısında, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Hikâyelerin şansı; mekânı iyi bilen, coğrafyasında büyüyen, yazmayı çoktan öğrenmiş bir kalemin tuzağına (!) düşmekle başlıyor. Biz sayfalar, hatta hikâyeler ilerledikçe kendimizi Sayın Oranlı’nın misafiri gibi hissediyoruz. Girip çıktığımız ev onun büyüdüğü bahçesi süsleyen bir ev… Mekânın ve tabiatın kucaklaştığı satırlarda hikâye tekniği yeri gelince bilgilendirici tanımlarla kucaklaşmakta, bir yerden sonra okuyucuyu başka âlemlere alıp götürmektedir. Havadan ve karadan tanımaya çalıştığım Ordu’muzu bu hikâyelerin ışığında biraz daha tanımış oluyorum. Galiba bu kitaptaki hikâyeler, okuyucularını, mekânı hikâyeler yoluyla sevdirmeyi amaçlamaktadır.” ANADOLU’NUN MAYASINDA SEVGİ VE MERHAMET VAR İlk iki kitabını ‘Olaylar ve Kişisel Tecrübe Işığında Gazetecilik’ ve ‘Sözün Ardı’ adı altında iletişim alanında veren ve halen Basın İlan Kurumu Tokat İl Müdürü olarak görev yapan Çetin Oranlı, kitapta yer alan hikâyelerin gerçek olaylara dayandığını belirtti. Oranlı şu bilgileri verdi: “Anadolu insanının yaşadığı ve çoğu zaman içine atarak eritmeye çalıştığı güçlükler, gurbet hayatı, ayakta kalma çabaları, bu zorlukların arasında hayatın tuzu biberi olan mizah, göç ve şehirleşme ekseninde ortaya çıkan kimlik sorunları, insanlar arası ilişkiler, değerler, dostluk, hayvan sevgisi bu kitaptaki hikâyelerin özünü oluşturuyor. Bir cümle ile özetlemek gerekirse; milletimizin mayasında yer alan katıksız saf sevgi ve merhamet kitabın ana temasını oluşturuyor.” HİKÂYELERDEN KESİTLER “Bu beton ve demir yığını yuva olabilir mi Boncuk? Ağaçları, meyveleri, çiçekleri yok ederken kazanmak gerçekten de kazanmak mıdır? Betonda boğulan, toprağa hasret bir nesilde vicdan nasıl yeşerecek? ‘Fakirhane’ dediğimiz kalender evlerimizden bu tuhaf binalara geçerken nelere dönüşecek evlatlarımız, torunlarımız?” (Dönüşüm) “Kim bilir; bu ilk yuvamıza, demir kepenkli eve bir daha kavuşmak kısmet olacak mı? Kısmet olsa bile ne zaman? Biliyordum ki; aynı nehirde iki defa yıkanmanın mümkün olmadığı şu dünyada bir gün sonra bile bu ev aynı mekân olmayacak. Ancak hatıralar ve onlarla bağ kurmamızı sağlayan duygularımız hep bizimle.” (Demir Kepenkli Ev)“Garibanların dünyasında acılara karşı hayatın çarkı farklı işler. Onların acıları, kendi mazlum dünyalarına yansımalardan ibarettir. Bütün acılarını içine gömüp hemen normal hayata dönme mecburiyetleri vardır. Cenazeye yetişemeyen baba, bir oğlunun olduğuna sevinemedi bile. Kucağına aldı, buruk bir sevgiyle baktı oğluna. Birkaç gün sonra inşaatlarda keser sallamak üzere yine gurbete döndü.” (Acı Lokma) “Ani bir hareketle koca kanatlarını açıp çitin üzerine çıktı. Veda edercesine baktı ve iri kanatlarını çırparak göğe doğru uzaklaştı. Bir şeyler anlatmak istercesine ısrarla özgürlüğe kanat çırpıyordu. Birkaç dakika izledim; daha önce görmediğim ölçüde yükselmişti. Bu, büyük bir azimle özgürlüğünün peşinde koşan, sevimli ve karizmatik ördeğim Mususi’yi son görüşümdü…” (Uçan Evcil Ördek)