SON DAKİKA
Hava Durumu

#Koruma

Fatsa Gazetesi - Koruma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Koruma haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

“ÇAKA PLAJI KAYIT VE KORUMA ALTINA ALINMALIDIR” Haber

“ÇAKA PLAJI KAYIT VE KORUMA ALTINA ALINMALIDIR”

Başkan Sobi, Ordu’da bölgenin coğrafi, topografik ve  yapısal karşılığı olarak kuvars ve çeşitli madenlerin karışımından oluşan onlarca kumsalları ile kaplı olduğunu ifade ederek; “Bunlardan iki çeşit plaj özelliği bölgenin ve Ülkemizin ender doğal değerlerini barındırır. Turizmde pazarlama tekniği var olan değerin farkına varmak, profesyonel ve sürdürülebilir yönetimle olur. Çaka Beyaz Kum Plajı ve Şifalı Manyetik Siyah Kumlu Ünye Plajları  en önemlileridir. Özellikle Çaka Beyaz Kum Plajı renginden dolayı bölgenin tek plajı olma özelliğine sahiptir. Bu nedenle korumalı butik turizm master planı yapılmalı, kayıt ve koruma altına alınması gereken spesifik bir doğal değerdir.” dedi.  “ÖNCELİKLİ AMAÇ MARKALAŞMA” Öncelikli amaçlarının markalaşma olduğunu kaydeden Başkan Sobi, konuyla ilgili Ordu Valiliği ve Ordu Büyükşehir Belediyesi ‘ne çağrıda bulunarak; “Ünye Turizm İşletmecileri Derneği olarak, Ordu Valiliği ve Ordu Büyükşehir Belediyesi ‘ne açık çağrıda bulunuyoruz. Oldukça spesifik özellikli olan Çaka Beyaz Kum Plajı’nın 2024 yılı Turizm sezonu başlangıç sayılarak, Koruma amaçlı Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından kayıt altına alınması aciliyet arz etmektedir. Koruma amaçlı sınırları çevrilip,  yüzme amaçlı gelen ziyaretçilerin özel görevliler tarafından da takibi yapılarak gelen tatilcilerin, kum üzerine havlu sermesi,  sigara içilmesi, kumun taşınması veya alınması engellenmelidir. Hatta plajdan çıkılırken duş alınması mecburiyeti dahi getirilmelidir. Tüm bu uyarılar plajda Türkçe ve İngilizce tabelalarla desteklenmelidir. Deniz sezonu haricinde plaj güvenlik kameralarıyla kayıt ve koruma altında tutulmalıdır. Benzeri özellikli plaj Ülkemizde Muğla ili Marmaris ilçesi Sedir Adası’nda bulunan Kleopatra Plajı’ dır. Sedir Adasındaki Plajda uzanmak ve yürümek, denize terlikle  dahi girmek yasaktır. Denizden çıkanların ise kumun taşınmasını önlemek için duş alması şartı vardır. Denize plajdan değil, özel ahşap iskele vasıtasıyla girilmektedir. Buradaki öncelikli amaç, alanı daha fazla cazip hale getirmek ve ilimize sürdürülebilir bir Turizm destinasyonu kazandırmaktır. Ünye Turizm İşletmecileri Derneği olarak yetkili mercileri acilen harekete geçmeye davet eder.” açıklamasında bulundu.

ATAY: “EŞİT, ÖZGÜR VE DEMOKRATİK BİR GELECEK; BİZ KADINLARIN ELLERİNDE YÜKSELECEK” Haber

ATAY: “EŞİT, ÖZGÜR VE DEMOKRATİK BİR GELECEK; BİZ KADINLARIN ELLERİNDE YÜKSELECEK”

CHP Ünye İlçe Teşkilatı Kadın Kolları Başkanı Ayşe Atay tarafından yapılan açıklamada, “Bundan tam 60 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’nde yaşayan ve tarihe Kelebekler olarak geçen üç kız kardeş; Mirabel kardeşler, ülkedeki diktatörlüğe karşı direndiler. Hapsedildiler, tutuklandılar, ağır işkencelere maruz kaldılar. Var güçleriyle 30 yıldır süren diktatörlüğe meydan okudular. 25 Kasım tarihinde iktidar güçleri tarafından tecavüz edilerek öldürüldüler. Cansız bedenleri bir uçurumun dibinde bulundu. Kadınların baskıya karşı mücadelesini, Mirabel kardeşleri yok ederek sindireceğini sanan diktatör, onların katliamının ardından patlayan ve ülkeyi saran öfke seli ile devrildi. Mirabel Kardeşler, her 25 Kasım’da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün, dolayısıyla insan hakları ve demokrasi mücadelesinin sembolü oldular. Bütün dünyada kadınlar, bu üç kız kardeşten aldığı mücadele bayrağını daha da ileri taşımanın inancı ve dayanışması içinde CEDAW’dan, İstanbul Sözleşmesi’ne kadar önemli uluslararası anlaşmaların hayata geçirilmesini sağladı.  Hepimiz biliyoruz ki; ülkemizde kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve hak ihlalleri artarak devam ediyor. Kadınlar şiddete, istismara, yoksulluğa, güvencesizliğe sıkıştırılmış hayatlar yaşıyor.  Sorunların her gün daha da büyümesi yetmezmiş gibi; kazanılmış haklarımıza dahi göz diken, kadınları “fıtrat ve kader” arasına sıkıştıran bir iktidarla mücadele ediyoruz. Kadınların kıyafetinden kaç çocuk doğuracağına, nafaka hakkından İstanbul Sözleşmesi’ne kadar uzanan ellere, gereken cevabı her gün büyüttüğümüz örgütlü mücadelemiz ile veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. ‘’Kadına yönelik şiddet politiktir’’ diye haykırmayı sürdüreceğiz. Bizler Halide Edipler’den, Bahriye Üçoklar’dan, Türkan Saylanlar’dan aldığımız ilhamla, kadınların demokrasi, eşitlik ve insan hakkı mücadelesini uluslararası dayanışma içinde sürdüreceğiz. Sokakları, meydanları, kampüsleri, fabrikaları, tarlaları terk etmeyeceğiz. Hayatı kurduğumuz her alanda sözümüzü çoğaltacağız. Siyaset yapmaktan da emeğimizin hakkını savunmaktan da vazgeçmeyeceğiz. Eşit, özgür ve demokratik bir gelecek; biz kadınların ellerinde yükselecek.  Yaşamın her köşesini sevgiyle, barışla, kardeşlikle, güvenli bir gelecekle donatacağız. El ele verip, önce eril zihniyeti sonra dünyayı değiştireceğiz. Cesaret biziz. Azim biziz. Emek biziz. Biz kadınlarız. Biz her iki kişiden biriyiz” dedi. Haber: Ümit Güngör

ASANSÖR KAZALARI KORKU VE PANİK YARATTI Haber

ASANSÖR KAZALARI KORKU VE PANİK YARATTI

Peş peşe gelen asansör kazaları haberinden sonra birçok kişide korku ve panik meydana geldi. Birçok kişi asansörlere binerken tedirgin olmaya başladı.  Asansörlerin güvenli olup olmadığını nasıl anlarız diye araştırmalar yapılmaya başlandı. Asansöre bindiğimizde gözümüze bazı renkler çarpar. Bu renkler asansörlere rasgele bir şekilde yerleştirilmemiştir. Hepsinin ayrı bir anlamı vardır. Bu renklerin anlamlarını sizin için araştırdık. Meydana gelen asansör facialarından sonra pek çok vatandaş asansörlerdeki renklerin ne anlama geldiğini araştırmaya başladı. Aslında bu etiketler sayesinde asansörlerin ne kadar güvenilir olduğu da anlaşılabilir. Asansör etiketlerindeki renklerin ne anlama geldiklerini bilmek çok önemlidir. Özellikle herhangi bir elektrik kesintisi ya da arıza anında bu renkler daha önemli hale gelmektedir. Şimdi asansörlerdeki renklere ve bunların anlamlarına bakalım. Asansör etiketleri, asansörlerin güvenlik durumunu gösteren renkli işaretlerdir. Bu işaretler, asansörlerin ne zaman ve nasıl kontrol edildiğini, hangi risk seviyesine sahip olduğunu ve hangi önlemlerin alınması gerektiğini belirtir. Asansör etiketlerinin renkleri şöyledir: Yeşil: Asansörlerin kontrolleri yapılmış ve herhangi bir risk taşımadıkları anlamına gelir. Bu asansörleri güvenle kullanabilirsiniz. Mavi: Asansörlerin kontrolleri yapılmış ancak hafif risk taşıdıkları anlamına gelir. Bu asansörleri kullanırken dikkatli olmanız gerekir. Kullanıma kısıtlama yoktur. Sarı: Asansörlerin kontrolleri yapılmış ancak kabul edilebilir risk seviyesinin üzerinde oldukları anlamına gelir. Bu asansörlerdeki aksaklıkların en geç 2 ay içinde giderilmesi zorunludur. Aksi takdirde etiket kırmızıya döner. Kullanıma kısıtlama yoktur. Kırmızı: Asansörlerin kontrolleri yapılmış ve yüksek risk taşıdıkları anlamına gelir. Bu asansörlerdeki aksaklıkların en geç 1 ay içinde giderilmesi zorunludur. Aksi takdirde asansörler mühürlenir ve kullanıma kapatılır. Sarı ve kırmızı etiketli asansörlere binmek büyük risk taşımaktadır. Haber merkezi

ORÇEV: “ORDU SAHİLLERİ İŞGAL ALTINDA” Haber

ORÇEV: “ORDU SAHİLLERİ İŞGAL ALTINDA”

Ordu Çevre Derneği yönetim kurulu adına yapılan açıklamada, “Ordu sahilleri Ünye’den başlayıp Gülyalı sahiline kadar Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan dolgular; piknik alanı, fuar, panayır ve bisiklet yolu adıyla işgal projeleridir. 4 Eylül 2023 tarihinde Ordu Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğünde, Perşembe kıyı düzenleme ve rekreatif amaçlı dolgu projesi yayımlandı. Ordu Çevre Derneği olarak Ordu’daki projeleri günlük olarak takip etmekteyiz. Projeleri okuyup bilgi sahibi oluyoruz. Bunu yıllardır yapıyoruz. Projeler yasa gereği yayımlanarak halkın bilgisine sunulmak zorundadır.” denilerek Tandoğdu’nun açıklaması eleştirildi. Başkan önce kendisi bilgilensin ORÇEV yönetim kurulu adına yapılan açıklamada, “Perşembe Belediye Başkanı Mustafa Sayım Tandoğan Perşembe’deki dolgu projesi için açıklamada bulunmuş. Bu proje Ceren Kafe ile Ada Bahçe arasındaki deniz dolgusu. Belediye Başkanı Tandoğan, proje ile ilgili Çevre Etkisel Değerlendirme) ÇED raporları alınmış, bizden önceki belediye başkanının hazırladığı proje diyor. Oysa henüz ÇED alınmamıştır. Henüz yasal süreç tamamlanmamıştır. ÇED başvurusu vardır. Daha sonra proje tanıtım dosyası (PTD) çıkacaktır. ÇED raporlarını da özel firmalar hazırlar. Perşembe Belediye Başkanı Tandoğan, “Bizden proje hakkında bilgi almadan, sormadan, incelemeden kulaktan dolma bilgilerle yersiz ve asılsız eleştirilere maruz kalıyoruz.” diyor.   Bilgisizlik bu kadar olur. Pes! Kendi projeleri yayımlanıyor, bizler okuyoruz, inceliyoruz. Bilgi sahibi oluyoruz. Bilgi için kendisinden öğreneceğimiz bir şey yok. Biz kendisinden daha ayrıntılı bilgilere sahibiz. Bu okuma, inceleme ve yargı süreçlerini 20 yıldır yapıyoruz. Belediye Başkanı, “Önce bilgileri alsınlar sonra yazıp çizsinler” demiş.  Yetinmemiş, “Bu alanda proje çalışması bitti, gerekli izinler alındı, bundan sonra ihale yapıp hayata geçirerek değerlendireceğiz.” demiş.  Yasal süreci bilmiyor. Yasal süre bitmeden ihale yapılamaz, tahkimat yapılamaz. Belediye Başkanı bilgi alacaksa önce kendisi sorup öğrenmeli. Planın büyüklüğü 93 bin metre kare. Deniz doldurulacak alan 54 bin metre kare. Bu alan doldurulunca Perşembe kıyıdan uzaklaşacak. Denizdeki yaşam zarar görecek. Kıyı balıkçılığı olumsuz etkilenecek. Belediye Başkanı avukatıyla görüşüp hukuki süreci ve yasayı öğrenmesini öneriyoruz. Bilgisizliğini gidermiş olur. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.” denildi.  Anayasal hakkımızı kullanıyoruz ORÇEV açıklamasında eleştirilerin Perşembe’de yaşamadığı iddiasına verdiği yanıtta, “Belediye Başkanı “Kimsenin kuşkusu olmasın, doğaya saygı duyan, doğayı koruyan en fazla benim. Bu çevreciler, çevreyi çok sevenler yanımda yoklar. Buradaki eleştiriler siyasi ve maksatlı. Burada yaşamayan, oy kullanmayan kişiler.” demiş.   Biliyoruz ki, belediye başkanı doğaya saygının değil rantın peşinden gitmekte. Daha önce Yason Burnundaki Arkeolojik ve SİT alanını yok etmeye, betonlaştırma ve araba yolu yapmaya kalktılar. Derneğimizin uğraşları ve suç duyurusu sonrası vaz geçmek zorunda kaldılar. Çevreciyim, demekle olmuyor. Perşembe’de altın, kurşun, çinko ve demir çıkarma projesi nedeniyle yalnızca siyanüre karşıyız demekle çevreci olunmuyor. Bizler doğamıza sahip çıkanlar aslında ülkeye sahip çıkıyoruz. Belediye Başkanının yanında olmayız. Siyasi maksatlı değil, ülkeye sahip çıkan yurttaşlarız. Bu projeye karşı çıkanlar evet Perşembe’de yaşamıyor, Perşembe’de oy kullanmıyor. Ancak Perşembe’de yaşayanlarımız da var. Yani derneğimizin üyeleri Perşembe’de de var. Olmasa da tüm ekoloji konularında tarafız ve doğayı, yaşam alanlarını yok eden projelere karşı hakkımızı kullanıyoruz, kullanacağız da. Başkanın açıklamalarını bilgisizliğine veriyoruz. Bizler Anayasa’nın 56. maddesine göre hakkımızı kullanıyoruz. Nedir bu madde, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” Biz ödevimizi yapıyoruz. Neymiş! Perşembe’de yaşama zorunluluğumuz yokmuş!” vurgusu yapıldı. Haber Zafer Akbaş

TÜRKİYE'NİN PROJELERİ NESLİ TEHLİKE ALTINDAKİ HAYVANLARI HAYATA BAĞLIYOR Haber

TÜRKİYE'NİN PROJELERİ NESLİ TEHLİKE ALTINDAKİ HAYVANLARI HAYATA BAĞLIYOR

Tarım ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bünyesinde 3'ü alabalık, 9'u kanatlı, 12'si memelilere yönelik olmak üzere 24 üretme istasyonu bulunuyor. Bu istasyonlarda nesli tehlike altındaki türler başta olmak üzere yaban hayvanlarının bakımı ve üretimi yapılıyor. Bunlar arasında geçmişte Türkiye'nin farklı yörelerinde yaşayabilen ancak bilinçsiz avcılık ve yaşam alanları kaybı nedeniyle yok olma noktasına gelen türler de yer alıyor. Anadolu yaban koyunu, alageyik, ceylan ve kelaynakların da aralarında olduğu türler, Türkiye'nin aldığı önlemler, uyguladığı projeler ve kurduğu tesislerle hayata tutundu. Bu tedbirler alınmasaydı söz konusu türler sadece fotoğraflarda ve kitaplarda görebilecekti. Üretim istasyonlarında, Türkiye'deki memeli yaban hayvanı türlerinden kızılgeyik, Hatay dağ ceylanı, kanatlı yaban hayvanlarından kınalı keklik, çil keklik ve sülün de yetiştiriliyor. Ayrıca alabalık üretim faaliyetleri de odaklanılan projeler arasında yer alıyor. 20 YILDA MİLYONLARCA YABAN HAYVANI ÜRETİLDİ Memeli yaban hayvanlarından 2002-2022 döneminde 766'sı kızılgeyik, 82'si alageyik, 447'si yaban koyunu, 556'sı ceylan, 11'i karaca ve 92'si yaban keçisi olmak üzere toplam 1.954 hayvan doğayla buluşturuldu. Sadece geçen yıl toplam 109 yaban hayvanı doğaya yerleştirildi. Kanatlı yaban hayvanlarından ise 2001-2021 döneminde toplamda 850 bin 788 keklik ve 360 bin 752 sülün üretilerek doğal yaşam alanlarına bırakıldı. Sadece geçen yıl 81 bin keklik ile 24 bin sülünün üretimi sağlandı. Ayrıca 2001-2021 döneminde 33 milyon 965 bin 420 alabalık üretildi. 639 TÜR KORUMA ALTINDA Türkiye'de 112 memeli, 141 sürüngen ve 386 kuş olmak üzere toplam 639 tür koruma altında bulunuyor. Nesli tehlike altındaki türlerin korunmasına yönelik "Tür Eylem Planları" uygulanıyor. Tamamlanan eylem planları 5'er yıllık sürelerle izleniyor. Bu doğrultuda 65'i bitki, 35'i hayvan olmak üzere toplamda 100 tür için eylem planı tamamlandı. DENİZ KAPLUMBAĞALARI DA UNUTULMADI Diğer yandan, deniz kaplumbağalarının korunması konusunda da 20 yuvalama alanı belirlendi. Buralarda söz konusu türün korunması yönünde çalışmalar yapıldı. Geçen yıl kaplumbağa kumsallarında yumurtalardan 335 bin 216 Caretta caretta yavrusu ve 330 bin 480 yeşil kaplumbağa (Chelonia mydas) yavrusu olmak üzere toplamda 665 bin 696 deniz kaplumbağası sahillerden uğurlanarak denizlerle buluşturuldu.​ TEDAVİ VE REHABİLİTE EDİLEN YABAN HAYVANI SAYISI 54 BİN 297 Tarım ve Orman Bakanlığı, tabiatta yaralı veya bakıma muhtaç ele geçirilenler ile uluslararası sözleşmeler gereği el konulan yabani hayvanların bakım ve rehabilitasyonları amacıyla yaban hayatı kurtarma ve rehabilitasyon merkezleri de inşa ediyor. Bu kapsamda, Afyonkarahisar, Bursa, Diyarbakır, Hatay, Kars, Konya, Mersin, Rize, Sinop, Şanlıurfa ve Van'da toplam 11 merkez bulunuyor. Türkiye'de 2012'den bu yana yaralı bulunan 97 bin 757 yaban hayvanının 54 bin 297'si tedavi ve rehabilite edilerek tekrar doğal yaşam ortamlarına bırakıldı. Haber Merkezi

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.