İşte Atatürk Türkiye’si cennet vatan ülkemiz Türkiye cumhuriyeti devletinin yüzüncü yıl dönümü ülke genelinde olduğu gibi dünyada büyük bir sevgi ve coşku ile kutlanmasının ana sebebi devletin ve devletin asıl sahibi iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı kıymet bilen hatır gönül sayan, hatırı sayılan aziz Türk milletinin eskiye olan, eski insanlara ve idarecilere özelliklede eski yerli ve milli esnaflara olan sevgisinin bir tezahürüdür.
Cennet vatan ülke Türkiye cumhuriyeti devleti birilerinin alın size bir devlet tepe tepe kullanın, gönlünüz elverdiği ölçüde yiyin için yaşayın denilerek verilmiş bir devlet değil. Sınırları devletimizin kurucusu Atatürk ve silah arkadaşlarınca gözlere uyku girmeden savaş meydanlarında yapılan özel ve önemli çalışmalar neticesinde yedi düvele karşı üstte yok, başta yok aç açık ölümüne verilen insani mücadele sonunda kanla çizilmiş Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Geçmişini unutanın geleceği hayırlı olmaz der atalarımız. Lafı daha fazla uzatmadan yaşadıklarından ders çıkaran devletin sahibi aziz Türk milletinin cumhuriyetin ilanının yüzüncü yılını her platformda coşku ile kutlamasını eski ülkeyi ve eski insanları ve hele hele eski yerli milli ve son derece duyarlı esnafları hayatlarının zorluklar içerisinde başlayıp uzun süre aynı zorluklar ile ama ihtiyaçlarını kendi ifadeleriyle manav tezgâhından domates çalarak geldikleri bugünkü rahat ama yaşanan huzursuzluklarını eskiye müthiş özlem duyarak özetleyen ünlü oyuncular devletin sahibi millet olmak gibi Devlet ve Bülent Kayabaş ile Kemal Sunal olmak ta ayrıcalıktır ifadeleriyle eski ülkeye ve eski aziz Türk milletine olan özlemi Kayabaş’ın kaleme aldığı makalesinden eski ülkenin ve eski insanların ne denli derin hoşgörü sahibi olup özlendiklerini bizzat okuyup öğrenelim.…
Yüce Allah yarattığı düşmanımız dâhil hiçbir kulunu darda ve zorda bırakmasın ama eski Türkiye’de suçların en adisi olan hırsızlık dahi bir başkaymış…
Derken tasvip edildiği için değil, ama zaruret halinde yapılmış olsa dahi yapanların domates çaldıkları manav tarafından haber verseydiniz sizi domates ile bırakır mıydım yemek yedirirdim diyerek gönlünü alması eski ülkenin ve eski insanların ne denli hoşgörü sahibi olduklarını ve bu yüzden özlendikleri herkesi hepimizi daha çok düşündürmelidir. Devletin sahibi Aziz Türk milleti tarafından büyük bir coşku ile kutlanan Cumhuriyetin yüzüncü yılı etkinlikleri anlayan insanlara ve özelliklede idarecilere harika bir mesajdır. "Pendik Tiyatrosu" adlı bir girişimde bulunmuştuk genç arkadaşlarla beraber. 1967'de, Kemal'le ilk kez orada tanışıp samimi olduk. Paramız yoktu, beş kuruşsuz dönemlerimizdi. Geceleri yemek yedikten sonra, o zamanlar alkolle aramız yok, parasızlıktan çay bahçesine filan da gidemiyoruz.. Sabahı bekliyoruz fırınlar açılsın diye. Fırından ekmek alıyoruz. O zamanlar ortalık o kadar sakin ki, manav domatesini biberini yerinde bırakıp gidiyor geceleri. Biz de o domateslerden alıp tuza banarak yiyoruz. Öyle geçiyor günler.
Provalar oldu, oyunlar başladı derken biz hâlâ, devamlı domates alıyoruz aynı tezgâhtan, ama bayağı alıyoruz yani. "Alıyoruz" dediğim, düpedüz çalıyoruz!.. Yıllar sonra o Kemal Sunal, ben Bülent Kayabaş olduktan sonra, bu anıyı anlattık birbirimize. Çok güldük, hüzünlendik, derken düştük Kemal'le Pendik yollarına, domateslerini çaldığımız o adamı bulmaya. Bulduk da...Tabii bu arada bayağı ünlü olmuşuz artık. "Vaaay!" dedi adam, "ne arıyorsunuz siz burada?" "Yahu Mehmet Amca" dedik, "Biz böyle böyle, aşağı yukarı iki günde bir senin kasalarından domatesleri çalar, tuza banar yerdik.." Adam durdu durdu, bir ağlamaya başladı ki, sorma.. "Ne oldu amca?" dedik. "Siz," dedi. "nasıl bana söylemezsiniz? Siz bana neden gelmezsiniz? Ben size ne domatesi, her gün yemek verirdim!" diye ağlıyor. Biz ağlıyoruz, adam ağlıyor. O zamanki insanların değeri, havanın, suyun, deniz kenarının tadı, her şey bir başkaydı. Beş kuruşsuz da olsak, başka hiçbir sorun aklımızda yer etmezdi o dönemlerde.(BÜLENT KAYABAŞ/2016)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
AHMET YENİN
ESKİ TÜRKİYE’DE KASALARINDAN DOMATESLERİ ÇALAR, TUZA BANAR YERDİK…
İşte Atatürk Türkiye’si cennet vatan ülkemiz Türkiye cumhuriyeti devletinin yüzüncü yıl dönümü ülke genelinde olduğu gibi dünyada büyük bir sevgi ve coşku ile kutlanmasının ana sebebi devletin ve devletin asıl sahibi iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı kıymet bilen hatır gönül sayan, hatırı sayılan aziz Türk milletinin eskiye olan, eski insanlara ve idarecilere özelliklede eski yerli ve milli esnaflara olan sevgisinin bir tezahürüdür.
Cennet vatan ülke Türkiye cumhuriyeti devleti birilerinin alın size bir devlet tepe tepe kullanın, gönlünüz elverdiği ölçüde yiyin için yaşayın denilerek verilmiş bir devlet değil. Sınırları devletimizin kurucusu Atatürk ve silah arkadaşlarınca gözlere uyku girmeden savaş meydanlarında yapılan özel ve önemli çalışmalar neticesinde yedi düvele karşı üstte yok, başta yok aç açık ölümüne verilen insani mücadele sonunda kanla çizilmiş Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Geçmişini unutanın geleceği hayırlı olmaz der atalarımız. Lafı daha fazla uzatmadan yaşadıklarından ders çıkaran devletin sahibi aziz Türk milletinin cumhuriyetin ilanının yüzüncü yılını her platformda coşku ile kutlamasını eski ülkeyi ve eski insanları ve hele hele eski yerli milli ve son derece duyarlı esnafları hayatlarının zorluklar içerisinde başlayıp uzun süre aynı zorluklar ile ama ihtiyaçlarını kendi ifadeleriyle manav tezgâhından domates çalarak geldikleri bugünkü rahat ama yaşanan huzursuzluklarını eskiye müthiş özlem duyarak özetleyen ünlü oyuncular devletin sahibi millet olmak gibi Devlet ve Bülent Kayabaş ile Kemal Sunal olmak ta ayrıcalıktır ifadeleriyle eski ülkeye ve eski aziz Türk milletine olan özlemi Kayabaş’ın kaleme aldığı makalesinden eski ülkenin ve eski insanların ne denli derin hoşgörü sahibi olup özlendiklerini bizzat okuyup öğrenelim.…
Yüce Allah yarattığı düşmanımız dâhil hiçbir kulunu darda ve zorda bırakmasın ama eski Türkiye’de suçların en adisi olan hırsızlık dahi bir başkaymış…
Derken tasvip edildiği için değil, ama zaruret halinde yapılmış olsa dahi yapanların domates çaldıkları manav tarafından haber verseydiniz sizi domates ile bırakır mıydım yemek yedirirdim diyerek gönlünü alması eski ülkenin ve eski insanların ne denli hoşgörü sahibi olduklarını ve bu yüzden özlendikleri herkesi hepimizi daha çok düşündürmelidir. Devletin sahibi Aziz Türk milleti tarafından büyük bir coşku ile kutlanan Cumhuriyetin yüzüncü yılı etkinlikleri anlayan insanlara ve özelliklede idarecilere harika bir mesajdır. "Pendik Tiyatrosu" adlı bir girişimde bulunmuştuk genç arkadaşlarla beraber. 1967'de, Kemal'le ilk kez orada tanışıp samimi olduk. Paramız yoktu, beş kuruşsuz dönemlerimizdi. Geceleri yemek yedikten sonra, o zamanlar alkolle aramız yok, parasızlıktan çay bahçesine filan da gidemiyoruz.. Sabahı bekliyoruz fırınlar açılsın diye. Fırından ekmek alıyoruz. O zamanlar ortalık o kadar sakin ki, manav domatesini biberini yerinde bırakıp gidiyor geceleri. Biz de o domateslerden alıp tuza banarak yiyoruz. Öyle geçiyor günler.
Provalar oldu, oyunlar başladı derken biz hâlâ, devamlı domates alıyoruz aynı tezgâhtan, ama bayağı alıyoruz yani. "Alıyoruz" dediğim, düpedüz çalıyoruz!.. Yıllar sonra o Kemal Sunal, ben Bülent Kayabaş olduktan sonra, bu anıyı anlattık birbirimize. Çok güldük, hüzünlendik, derken düştük Kemal'le Pendik yollarına, domateslerini çaldığımız o adamı bulmaya. Bulduk da...Tabii bu arada bayağı ünlü olmuşuz artık. "Vaaay!" dedi adam, "ne arıyorsunuz siz burada?" "Yahu Mehmet Amca" dedik, "Biz böyle böyle, aşağı yukarı iki günde bir senin kasalarından domatesleri çalar, tuza banar yerdik.." Adam durdu durdu, bir ağlamaya başladı ki, sorma.. "Ne oldu amca?" dedik. "Siz," dedi. "nasıl bana söylemezsiniz? Siz bana neden gelmezsiniz? Ben size ne domatesi, her gün yemek verirdim!" diye ağlıyor. Biz ağlıyoruz, adam ağlıyor. O zamanki insanların değeri, havanın, suyun, deniz kenarının tadı, her şey bir başkaydı. Beş kuruşsuz da olsak, başka hiçbir sorun aklımızda yer etmezdi o dönemlerde.(BÜLENT KAYABAŞ/2016)