Biz ona sadece “fener” deriz. Çoğunlukla balıkçılar kullandığı için adı “Balıkçı feneri” olarak kaldı.
Balıkçı fenerleri aynen idare lambası veya gaz lambasında da olduğu gibi “gazyağı” denilen bir petrol türü ile çalışır. Bir fitili ve camdan muhafazası bulunur.
Camdan olan muhafaza onu rüzgâr ve yağmurdan korur. Bu yüzden sadece ev dışında kullanılır. Evlerde ise gaz lambaları kullanılır.
Elektrik olmadığı zamanlarda evlerde gaz lambası kullanılırken ev dışında gece yapılacak bir iş varsa balıkçı feneri yani kısaca fener kullanılırdı.
Özellikle uzun kış gecelerinde evlerde misafir çok olurdu. Çünkü gündüzler kısa geceler uzun olurdu. Köylü vatandaşlar geceleri değerlendirmek için komşuya misafirliğe giderdi. Bazı köylerde evler arası mesafe uzun olurdu. Elektrik de olmadığı için bir evden diğerine gitmek hayli zor olurdu. Bu durumlarda imdada fener yetişirdi.
Yol boyu etrafı aydınlatan fener komşuya varıldığında söndürülür ve evin dış kapısına yakın bir yere konulurdu. Çay ve mevsim meyveleri eşliğinde uzun ve keyifli bir muhabbetin ardından tekrar fener hazırlanır ve geri dönülürdü. Bu durumda gelen misafirin evinde gaz lambası sönmüş olmasından dolayı bir nevi gaz yağı tasarrufu olurdu. Her gece mutlaka bir eve misafir gidilir ve karşılığında da misafir gelirdi. Böylece tek yerde gaz lambası yanardı.
Akşam misafirlikleri hem muhabbeti artırır hem de yeni gelen nesillerin kaynaşmasına yarardı. Çünkü bu adet devam ederdi.
Evleri sahilde olanlar denize kuracakları ağı denizci feneri yardımıyla yapar, gece avlanmalarında bu fenerler çok işe yarardı. Bazen sabaha kadar avlanan balıkçılar günün ışımasıyla fenerlerini söndürür, tuttukları balıklardan evlerine getirdiklerinin dışındakileri satarlardı. Zaten adının denizci feneri kalmasının sebebi buydu.
Elektriksiz yerlere elektrik gelince sokak lambaları denizci fenerlerinin misafirliğe giderken kullanılmamasına sebep oldu. Sadece balıkçılar kullanmaya başladılar feneri. Elektriğin gelmesiyle misafirlikler de ortadan kalktı. Televizyonlar misafirlerin yerini tutar oldu. Gaz lambaları ve balıkçı fenerleri ev için kullanım alanı dışına çıktı.
Daha sonra kayıklarda aküler sayesinde etrafı daha güçlü aydınlatan ışıldaklar çıkınca el feneri tamamen hatıralarıyla birlikte tarihe karıştı.
Şimdi sadece müzelerde görebiliriz balıkçı fenerlerini. Ne demiş atalarımız: “Kendi gitti adı kaldı yadigâr…”
Biz de hatıraların hatırına, hatırlatalım istedik iki satır yazı ile…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKİ ORDU
BALIÇI FENERİ
Biz ona sadece “fener” deriz. Çoğunlukla balıkçılar kullandığı için adı “Balıkçı feneri” olarak kaldı.
Balıkçı fenerleri aynen idare lambası veya gaz lambasında da olduğu gibi “gazyağı” denilen bir petrol türü ile çalışır. Bir fitili ve camdan muhafazası bulunur.
Camdan olan muhafaza onu rüzgâr ve yağmurdan korur. Bu yüzden sadece ev dışında kullanılır. Evlerde ise gaz lambaları kullanılır.
Elektrik olmadığı zamanlarda evlerde gaz lambası kullanılırken ev dışında gece yapılacak bir iş varsa balıkçı feneri yani kısaca fener kullanılırdı.
Özellikle uzun kış gecelerinde evlerde misafir çok olurdu. Çünkü gündüzler kısa geceler uzun olurdu. Köylü vatandaşlar geceleri değerlendirmek için komşuya misafirliğe giderdi. Bazı köylerde evler arası mesafe uzun olurdu. Elektrik de olmadığı için bir evden diğerine gitmek hayli zor olurdu. Bu durumlarda imdada fener yetişirdi.
Yol boyu etrafı aydınlatan fener komşuya varıldığında söndürülür ve evin dış kapısına yakın bir yere konulurdu. Çay ve mevsim meyveleri eşliğinde uzun ve keyifli bir muhabbetin ardından tekrar fener hazırlanır ve geri dönülürdü. Bu durumda gelen misafirin evinde gaz lambası sönmüş olmasından dolayı bir nevi gaz yağı tasarrufu olurdu. Her gece mutlaka bir eve misafir gidilir ve karşılığında da misafir gelirdi. Böylece tek yerde gaz lambası yanardı.
Akşam misafirlikleri hem muhabbeti artırır hem de yeni gelen nesillerin kaynaşmasına yarardı. Çünkü bu adet devam ederdi.
Evleri sahilde olanlar denize kuracakları ağı denizci feneri yardımıyla yapar, gece avlanmalarında bu fenerler çok işe yarardı. Bazen sabaha kadar avlanan balıkçılar günün ışımasıyla fenerlerini söndürür, tuttukları balıklardan evlerine getirdiklerinin dışındakileri satarlardı. Zaten adının denizci feneri kalmasının sebebi buydu.
Elektriksiz yerlere elektrik gelince sokak lambaları denizci fenerlerinin misafirliğe giderken kullanılmamasına sebep oldu. Sadece balıkçılar kullanmaya başladılar feneri. Elektriğin gelmesiyle misafirlikler de ortadan kalktı. Televizyonlar misafirlerin yerini tutar oldu. Gaz lambaları ve balıkçı fenerleri ev için kullanım alanı dışına çıktı.
Daha sonra kayıklarda aküler sayesinde etrafı daha güçlü aydınlatan ışıldaklar çıkınca el feneri tamamen hatıralarıyla birlikte tarihe karıştı.
Şimdi sadece müzelerde görebiliriz balıkçı fenerlerini. Ne demiş atalarımız: “Kendi gitti adı kaldı yadigâr…”
Biz de hatıraların hatırına, hatırlatalım istedik iki satır yazı ile…